Yaşamı için gerekli besini daha sonra maddeyle elde ettiği araç ve gereçleri paylaşımda, ideolojik düşüncelerle ve din’i görüş ve bakışlarla kurallar, sistemler oluşturdu.
Merakla başlayan ilgi, bilimsel düşünce yöntemleri geliştirdı. Ancak yaşamında var olan beslenme ve diğer insanlarla paylaşım ve her canlıda olduğu gibi insanda da var olan bencillik, insanları sömürme, öldürme, etkisiz kılma anlayışını da geliştirdi.
Tarih boyunca, akıllı olanlar bilgili olanlar yanında cahil olanlarda sahip oldukları iktidar gücü ile silah gücü ile insan gücü ile inanç gücüyle istediklerini yapmayı başarmışlardır.
Bilgili veya cahil insanların içiçe yaşadığı dünyada, beklentilerde kuşkusuz farklı olacaktır.
Bunalım, açmaz veya kriz çağımız da yaşanan siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik hemen her konuda dile getirilmektedir. Bazıları çözüm önerir, bazıları uygular, bazıları da tartışır. Kavrama acizliği içinde olanlar, sorunları çoğu kez içinden çıkılmaz hale sokabilir.
İnsan yaşadığı çaresizlik karşısında inançları doğrultusunda çare aradığonı düşünür. Ancak okumuş kesimin, yaptıkları ise cehaletten öte, aldıkları pay karşılığında güçlü sömürücüleri korumadır. Halka dönük olarak da duyarsızlıktır.
Kapitalizmin son dönem düşünürleri ve sistem kurucuları Keynes ve Friedman’dır.
1929 Krizi’nden ve İkinci Dünya Savaşı/Paylaşım Savaşı sonrası 1970’lere kadar Keynes politikaları uygulandı. Bir yandan Keynes politikalarına dayalısosyal devlet politikaları, diğer yandan da savaş sonrası hızla geliştirilen yeni teknolojiler kapitalist dünyaya pembe dönem olarak tanımlanan ortam oluşturur.
Milton Friedman ve Karl Popper; 1971 yılında, neoliberal politikaların anayasasını yazarlar ve bu uygulamaya konulur. Keynes’in yanında Friedman’ın düşünceleri kabul edilir. Ancak Kapitalizm her krize girdiğinde Keynes’e başvurulur.
Keynes; Marks’a alternatif görüşle kapitalist sistemi korumaya çalışır. Sistemin işleyişinde büyük bir değişiklik yapar. Klasik ve neoklasiklerin ekonomiden uzak tutmuş olduğu devleti ekonominin tam ortasına yerleştirir. Sosyal politikaların uygulanmasına temel oluşturan teorisini kurarken insancıl duygularla hareket etmez.
Keynes’in hareket noktası; Marks’ın üretim fazlası görüşüne karşı talep noksanı tezi ileri sürer. O, işçi ücretlerinin baskılanması görüşlerine karşı çıkarken de emekçileri esas almaz. Marks’a karşı mücadeleci, klasik ve neoklasiklere karşı ise sistem içi dönüştürücü rolü oynar.
Friedman; gelişme çizgisi ve önerilerine baktığımızda, kapitalist sistemin işleyiş dinamikleri bağlamında Keynes’in çok haklı gerekçelerle tarih sahnesinden silmiş olduğu klasik ve neoklasik politikalara yeni yorumlarla teori ve uygulama alanına sokabilmiştir.
Friedman; Marks’ı ve Keynes’i reddederken, neoklasik teorileri yenileyerek, neoliberal görüş altında teori dünyasına sunarken Keynes ve Marks’a karşı yenilikçi olarak görülebilir.
Neoklasik dönemin sermaye yapısı ile ileri sürülmüş olan neoklasik görüşler birbirine uyumludur. Bu, sermaye yapısı ile neoliberal görüşlerin birbirine uyumundan farklı değildir.
Kapitalist sistem yeni bir krzi dalgasında iken sistem arayışları, çözüm yolları aranıyor.
Ancak Keynes ve Friedman odaklı kapitalizm, Müslümanları da bireyciliğe çıkarcılığa dünyevi arzu ve isteklerle tanıştırınca Müslümanların kapitalistleşme süreci hızlanmış oldu.
Müslümanlar artık tepki göstermiyor. Onlarda zenginleşme ve dünyadan nasiplenme peşinde. Onlara taşlanması gerekenler nedir diye sorgulamayı bile unutturdu.
Artık, doğrunun, gerçeğin ne olduğunu anlamak içi yeni arayışlar artıyor.
Günün Sözü: Halkı aydınlatma sorumluluğunda olanların suskunluğu yıkımdır.