Bir devlet büyüğümüz, sosyal ve siyasi olaylara “aydınca” bakışın ancak prizmanın bütün yüzlerini görmeye çalışarak mümkün olabileceğini söylemişti.

                Buna “objektif bakış”, ya da “vicdani bakış” da diyebiliriz.

                Berkin olayını bu bakışla incelememiz gerektiğini düşünüyorum.

                Böyle bir kalabalığı en son gazeteci Uğur Mumcu’nun cenazesinde yaşamıştık.

                Sonra, benzer bir kalabalık Prof. Türkân Saylan’ın cenazesinde görüldü.

                Aynı kalabalıklar, şimdi Berkin’in cenazesinde.

                Berkin, 15 yaşında bir çocuk.

                Evinden ekmek almak üzere çıkmış, polisin attığı patlayıcı sonunda komaya girmiş ve 269 gün boyunca bir daha uyanamadan, doya doya yaşayamadığı hayatından kopup gitmiş.

                Milyonları ayaklandıran olay, sadece Berkin isimli bu çocuğun ölümü değildir.

                Bu, aynı zamanda bir öfke patlamasıdır, bir vicdan ayaklanmasıdır.

                Mevcut iktidara, onun sınır tanımaz, hukuk tanımaz eylem ve işlemlerine karşı toplumsal bir dikleniştir.

                Bunu Gezi olaylarında da görmüştük.

                Belli ki, öfke kıvılcım beklemiş; Berk de bu öfkenin son kıvılcımı olmuş.

                Sosyal olaylar, patlamaya dönüşmek için haklı sembollere tutunmak ister.

                İşte; Berkin de bu son patlamanın sembolü.

                O’nun alevi olması, cenazesinin Cemevinden kaldırılması, hatta Kürt asıllı olması hiç mi hiç ilgilendirmedi toplumu.

                Nihayet,o  bir insandı; dahası, gençliğini bile yaşamasına fırsat verilmeden toprağa düşürülmüş bir çocuk.

                Yoksul bir aileden geldiği belli.

                O kalabalığın arasında binlerce Türk’ün, binlerce Kürt’ün, binlerce sünni’nin, binlerce alevinin, binlerce partilinin, binlerce sporseverin, binlerce zenginin, binlerce fakirin,  yüzlerce ayrı düşüncenin tek kalıp haline gelip omuz omuza  yürüdüğünü gördük.

                Gerçekten, bu bir vicdan ayaklanmasıydı.

                Vicdanın canlıya bakışı hep böyle olmuştur. İnanç aramaz, etnisite aramaz, parti aramaz, düşünce aramaz, ideoloji aramaz. Sadece masumiyet arar.

                Çocuk masumdur! Yaptıklarından sorumlu tutulamaz.

                Bunu da şunun için söylüyorum. Bazı paylaşımlarda Berkin’in yüzü maskeli, elinde sapan olan resimlerini yayımlayarak çocuk masumiyetine suç giydirmek istemişler.

                Ama, toplum vicdanı bu resmi görmek bile istemedi.

                Prizmanın bütün yüzeylerine bakınca bunu anlıyoruz.

                Bu olay sadece, bir çocuğun polis tarafından öldürülmesine duyulan tepki değildir.

                İktidarın insanlarda biriktirdiği öfkedir.

                Hukuksuz uygulamalar, haksız hukuksuz tutuklamalar, bunların itirafı, resimlerle ve ses kayıtlarıyla işittirilip gösterilen rüşvet ve hırsızlıklar.

                Ve bütün bunlara karşın;

                Pişkin bir duyarsızlık.

                Halkın büyük bir bölümünü “hiç” yerine koyan umursamazlık.

                Prizmanın öteki yüzlerinde bunlar ve bunlar gibi daha pek çok sebep var.