OĞUZ TOPAÇOĞLU YAZARIM!

İsmail Usta kardeşimle, bürosunda buluştuğumuzda tereddütsüz "yazarım" dedim. Evet, bir tarih belirlemedik. Geçtiğimiz hafta içindeki buluşmamızda hafta başında başlayalım diye kararlaştırdık. Hafta başının 19 Mayıs'a denk geleceğini nereden bilebilirdim ki, öylesine ağzımızdan çıkıverdi işte. Hakikaten iyi de oldu. 70 yaşında bir genç olarak, cumhuriyet sevdalısı, demokrasi sevdallısı bir genç olarak, soyadı gibi "Usta" olan İsmail kardeşimin sitesinde ilk yazımın kabulü...
Ancak ben yıllardır "Eğriye eğri doğruya doğru" başlığı altında köşe yazılarımı birçok medya platformunda devam ettirmiştim. İşte yine devam ediyoruz, Allah izin verdiği, ömür verdiği sürece, sağlık verdiği sürece yazacağım. İşte çok da anlamlı dedim ya, bugün 19 Mayıs. Evet 19 Mayıs, açılımı da Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı; sonuçta Halaskâr Gazi Mustafa Kemal Atatürk de doğum tarihi sorulduğunda "19 Mayıs, benim doğum tarihim" demiş. Bunu da hatırlattıkları sonra, gelelim sadede... Son olarak geçen yıl, Ceyhan'da yayınlanan bir yerel gazetede noktalamıştım yazılarımı...Son yazım "Deprem kapıda" başlığıyla yayınlandı. O tarihe kadar ki, Türkiye'de bir başka gazeteci-yazar olduğunu sanmıyorum; benim gibi 3 yıla yakın, Kovid 19 pandemisiyle ilgili, o dönem uyarı yazıları yazdım. Gerek yerli gerek yabancı yayınlardan takiple donanımlı, uyarı yazıları yazdım.Zaman zaman haftada ikiye ulaşan yazılar Bunun ödülünü de zaten Ceyhan Gazeteciler Cemiyeti tarafından şık bir paketle aldım. Benim için çok büyük ve anlamlı bir ödül olmuştur. Bir gazeteci için elbette görevdir, ama marifet iltifata tabidir unutmayalım. yapmıştım Sevgili Şahin Özer başkanımız ödüllendirmişti beni. Hani 6 Şubat asrın felaketi, deprem olunca da dedim ki bu defada deprem konusunda da uyarı yazıları yazmalıyım. Deprem Kapıda" diye bir yazı kaleme aldım, bölgemizin uyarmak için...Ama devamı gelmedi, çünkü sağlık sorunları derken... 6 Şubat'tan sonra herkes bilsin ki yeni fay hat oluşru. Kuzey Anadolu Fay Hattı dünyanın en hareketli, kırılgan fay hatlarından biri. Bizim gazetecilik görevimiz ise bu 6 Şubat'tan sonra oluşan yeni fay hatları ve olası risklerle ilgili bölge insanımızı uyarmak. Tabi uzmanların uyarısı doğrultusunda, herkesin tedbirli olması gerekiyor, tedbirleri elden bırakmamak gerekiyor; nedenine gelince de, gerçekten biz şunu bilmeliyiz ki Türkiye adeta bir yarımada gibi, sürekli depremlerde sarsılıyor. Şu an bu yazıyı kaleme alırken bile kim bilir nerede deprem olmuştur veya oluyor... Bunu pekala Rasathane kayıtlarından, AFAD kayıtlarından takip edebiliriz. Sonuç olarak diyoruz ki, mesela benim bulunduğum sitede toplanma alanı ilan edilmiş, ama gelin görün ki, öyle bir tabela dışında hiç hayata geçen bir canlılık yok, uyarı yok. Arada bir tatbikat yapın bari... Şimdi iğneyi kendimize çuvaldızı da başkalarına batırmak babından, gazetecilikte böyle güzel bir hatırlatma vardır. Sorarım kimin deprem çantası var, kim hazırlıklı, ne kadar hazırlıklıyız... Evet samimi duygularla söyleyeyim, gerçek manada tedbir alanda yok. Daha dün Mut'ta, daha önce de Akdeniz açıklarında depremler oldu, oluyor. Derken sürekli sallanan, ama giderek de yaklaşan bir risk var. Hatırlatayım 1998 yılında Ceyhan depreminde nasıl sallandığımızı biliyoruz. Adana'nın Mersin'in hemşehrilerimizin sokaklarda yattığı günleri... Ceyhan'da 100'ü aşkın vatandaşımız canını kaybetmişti. Şimdi efendim bunu unutmayalım, ama tedbiri elden bırakmayalım. Hemen hatırlayalım, Ceyhan' felaket getiren Ecemiş fay hattı "Gözne çukuru" denilen yerden geçiyor. Demek ki bize o kadar yakın. Yani Mersin kent merkezine 30 kilometre mesafede... Evet, son söz, deprem kapıda... İlk yazımızı fazla uzatmadan, kalın sağlıcakla...