AKP’li dostlardan zaman zaman şöyle tarizler alıyorum:

            “Hep eleştiriyorsunuz. Bu parti ve hükümet hiç mi iyi işler yapmıyor?”

            Yerinde bir soru.

            Cevabı da var:

            “Eleştirmek gazetecinin görevidir. Eski bir gazeteciyim. İyi olmayan, güzel olmayan, ahlâki olmayan her şeyi eleştiriyorum. Ancak, iyi işlere, doğru insanlara Bravo demek gibi bir vicdani hassasiyetim de var. Bu hassasiyeti ikinci defa yerine getiriyor ve diyorum ki Bravo İdris Güllüce!”

            Anlatmadan önce, birinci vicdani hassasiyetimin kim için olduğunu da açıklayayım ki hakki zayi olmasın. Bu da eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dır. Yaptıkları hizmetleri hep olumlu olarak kaydettim ve Yıldırım’ı ‘kabinenin yıldızı’ olarak tanımladım.

            Bu kabinenin yıldızı da hiç şüphesiz Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’dir.

            Güllüce’yi, Erzurumlu olmam nedeniyle birçoklarına göre daha yakından tanırım.

            Siyasi görüşlerimiz farklı olsa da, ahlâk, dürüstlük ve namusluluk konusunda farklı bir bakışı gerektirecek defosunun olmadığını hemen kaydetmeliyim.

            Tuzla’yı Tuzla yapan bir Belediye başkanı olarak İstanbulluların hafızasına kazındı.

            İdris Güllüce, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na getirildikten sonra birçok probleme el atmış. Gece yarılarına kadar bakanlığının ışıklarının yanıyor olması gayretlerinin ışıltılı bir ifadesi.

            İki önemli icraata daha imzasını attı sessiz sedasız.

            Birincisi; Muğla’nın Ortaca ilçesindeki İztuzu Plajı’nın işletme hakkının İngiliz ortaklı bir firmaya verilmesiyle başlayan tartışmalara noktayı koydu ve  “Caretta’lar bizim maskotumuz, zenginliğimizdir. İztuzu’na insan ayağından başka bir şey girmeyecek” dedi. Bu, çevre konusundaki kararlılığının ifadesiydi. Çevrecilerin gönlünü fethetti.

            İkincisi; Başta 16/9 gökdelenleri olmak üzere imar planları iptal edilen tüm yapıların kurtulmasını sağlayacak İmar Kanunu’ndaki ek maddeyi engelledi.

Daha açık bir anlatımla; Zeytinburnu’ndaki 16/9 gökdelenlerini tıraşlanmaktan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı mahkeme kararlarından kurtaracak maddeyi torba yasa taslağından çıkarttı. Mevcut maddedeki “müktesep hak” kavramının göreceli olduğunu savunurken de kararlılığının altını şu cümle ile çizdi:

“Müktesep hakkı tarif eden maddeyi çıkarttırdım. Çünkü herkes müktesep hakkı farklı yorumluyor. Bunun netleştirilmesi gerekiyor. Sadece 16/9 değil, kıyılar işgal edilmiş, Türkiye’nin genelinde yapılaşmada destansı problemler var.”

Bu sözleriyle Güllüce, işgal altında olan kıyılarımızın kurtarılacağı müjdesini de vermiş oluyor.

Gönülden kutluyoruz.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın da hakkını verelim. Sakin ve efendi duruşuyla, dümenini tuttuğu ekonomiye gerçekçi yaklaşımlarıyla beğendiğim bir bakan.

Demek ki övülecek adamlar ve işler de var.

Zaman zaman bunu da yapıyoruz. Hak edenlere…